KAHRAMANMARAŞ
Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde yeralan, dondurma, biber ve tarhanasıyla ünlü bir ildir. Kurtuluş Savaşı sırasında Fransız işgalcilere karşı verdiği yerel mücadeleden dolayı TBMM tarafından İstiklal Madalyası verilen tek ildir. Yine bu kararla Maraş olan eski adı, Kahramanmaraş olarak değiştirilmiştir. İlçeleri Afşin, Andırın, Ekinözü, Elbistan, Göksun, Pazarcık, Türkoğlu ve Nurhak'tır.
Maraşın Kurtuluş Savaşındaki yeri için Kurtuluş Savaşı, özellikle Türk-Fransız Cephesi ve Maraş Savunması makalelerinde anlatılmaktadır. Kurtuluş Savaşında kahramanca düşmanlara saldırmış ve onları yenmişlerdir.ATATÜRK ise bu davranışa karşılık Maraş iline şimdiki adı ile Kahramanmaraş rütbesini vermiştir.
Maraş'ın Kurtuluş Savaşın’da şehir halkı ile birlikte topyekün direniş göstermesi ve çevre Vilayetlerinde yardımına koşması büyük takdir toplar. Maraş şehri Milli Mücadeledeki fedakarlığından ötürü TBBM . tarafından 7 Şubat 1973 tarihinde " KAHRAMANLIK " payesiyle ödüllendirilir.
ve Şehrin adı bundan sonra "KAHRAMANMARAŞ" olarak adlandırılır.
İstiklal Madalyası ve Beratı
Vatan, Bayrak, İman namus uğruna
Şahlanan Aslan'dır Kahramanmaraş
Düşman orduları girdi bağrına
Kahreden Tufandır Kahramanmaraş
Kimse yan bakamaz hürriyetine
Toz kondurmamışdır haysiyetine
Fatihler mi gerek Türk milletine
Valide Sultandır Kahramanmaraş
Madalyalı Şehir dünyada birdir
İçi dışı aynı sözünde erdir
Koç yiğidin harmanı olduğu yerdir
Mertliğe Vatandır Kahramanmaraş
İndirilmez taştır Bayrak kalede
Bir sütçü İmam var her ailede
Eli, dili olmaz şikede hilede
Türkdür, müslümandır Kahramanmaraş
Boyun eğmez göğsün gerer kurşuna
Kapalıdır ufku yaban kuşuna
Bir devleti yendi yalnız başına
Gerçek kahramandır Kahramanmaraş
Açtı, silahsızdı, azmi bitmedi
Maddenin manaya gücü yetmedi
Yuvasını yaktı teslim etmedi
Can içinde candır Kahramanmaraş
Altın harfle yazdı tarih adını
Bozamaz bölücü ağız tadını
Savaşda askerdir kızı kadını
Barışta Ceylandır Kahmanmaraş
Hayati Vasfi Taşyürek
KAHRAMANMARAŞIN ESKİ İSİMLERİ
Kahramanmaraş ın en eski Adına Asur kaynaklarında rastlanmaktadır. Asur kaynaklarındaki bilgilere göre, bu yörelerde Geç Hitit Devletinin adı "Gurgum" olarak geçmektedir.
O dönemlerde Kahramanmaraş ın adıda Markasi olarak biliniyordu. Romalılar M.S. 17 dönemine kadarda "Markasi" adı kullanıldı. Romalı İmparator Kalligula, Babası olan Germanikus un adını bu Şehre verdi. Romalılarda bundan sonra şehrin adına "Germanike" diye söylediler. Bu İsim Bizanslılar zamanındada kullanıldı.
Bizanslılardan Arapların eline geçtiği zaman "Mer'aj","Mar'aş" adlarında söylendi isede, tekrar Bizanslıların eline geçtiği zaman "Marasion" olarak anılmaya başlandı. Bir ara "Markasi" diyede söylendi.
Osmanlılar zamanında kolay söyleme bakımından, biraz değişikliğe uğrayarak "Maraş" adını aldı.
1973 yılına kadar "Maraş" olarak söylendi.
İNGİLİZ İŞGALİ
KAHRAMANMARAŞ'IN İNGİLİZLER TARAFINDAN İŞGAL EDİLMESİ (22 Şubat 1919)
Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra istilacı itilaf devletleri harekete geçtiler. Ancak; Ingiltere ile Fransa arasında da anlaşmazlık çıktı. İki devlet arasındaki daha önce Syket-Picot antlaşmasına göre; Musul Fransa'ya verildiği halde, Ingilizler burayı zorla işgal ettiler. Hatta, 6 Aralık'ta Gaziantep'in Kilis ilçesini, 1 Ocak 1919'da Gaziantep'i işgal ettiler. Bu arada Ingilizler'in Kahramanmaraş'ı da işgal edeceği haberi halk arasında birden yayıldı. Yıldırım Orduları Komutanlığı'da işgalden bir hafta önce Kahramanmaraş'taki askeri komutanlığı'na bir telgraf çekerek tedbir alınmasını istemişti.
Kahramanmaraş'ın işgal edileceğini anlayan köylüler, Kahramanmaraş-Narlı arasındaki Aksu köprüsünü tahrip ettiler. Gaziantep'ten yola çıkan İngilizler, Aksu üzerindeki köprünün yıkılmış olduğunu görünce az da olsa paniğe kapıldılar. Yine de Akarsu üzerine dar ve küçük bir köprü kurarak Kahramanmaraş'a doğru ilerlemeye başladılar. Daha önce Suriye'ye göç eden Kahramanmaraş'lı ve Zeytun'lu Ermeniler de beraberlerinde taşkınlık ve şımarıklık içinde geliyorlardı. Şehirde bulunan Ermeniler'de bunlardan cesaret alarak taşkınlıklarını artırmaya başladılar. Kahramanmaraşlı yerli Ermeniler, Ingilizler'i şehrin güneydoğusundaki şimdiki Şeyhadil mezarlığının ilerisinde karşıladılar.
Nihayet, bando eşliğinde Ermenilerin de büyük taşkınlık ve desteğinde "Yaşasın Ingilizler, Yaşasın Ermeniler, Kahrolsun Türkler, Türkler'e ölüm" gibi naralarla 22 Şubat 1919'da şehre girdiler.
Yüzyıllarca Türk Yurdu olan Kahramanmaraş'taki bu olay karşısında, Türkler adeta kahroldular. Gururları zedelenmişti. Ama, Ermeniler'in taşkınlıkları arttıkça da Kahramanmaraşlılar iyice öfke ile doldular. Adeta yeleleri kabarmış arslanlar gibi her an karşı koyacak ve bunları dağıtacak gücü içlerinde hissediyorlardı.
Türkler, ençok Kahramanmaraş'lı yerli Ermeniler'in nankörlükleri karşısında kahroldular. Yıllarca Türk misafirperverliğinin, Türk geleneğinin, Türk adalet ve müsamahalığını onlara göstermişlerdi. Kahramanmaraş'lı pişirdiği bazlamasının ortasından bölerek, yarısını da Ermeni komşusu ile paylaşmıştı.
Kahramanmaraş'a gelen Hintli askerlerden oluşan Ingiliz birliği süvari alayı, bugünkü valilik binasının bulunduğu yere çadırlarını kurarak konakladılar. Ingiliz birliklerinin bir kısmı da şehrin kuzeyindeki Amerikan Koleji'ne (şimdiki Halk Eğitim Merkezi) yerleştiler. Nihayet Ingilizler Amerikan Koleji'ni karargah kurarak askerlerini bu koleje, Ahırbaşı kilisesine, Ermeni ve Katolik kiliselerine, Alman Çiftliği binalarına yerleştirmiştir.
İngiliz alayından yetkili ve görevli bir subay, Kahramanmaraş hükümetine gelerek, güvenliği temin amacıyla ve Mondros Mütarekesi'inin 7. maddesi gereği şehri işgal ettiklerini söyledi.
Şehrin ileri gelenlerinden Mutasarrıf Ata Bey'de "Kahramanmaraş ve çevresinde güvenliği bozan bir durumun halihazırda mevcut olmadığını" kendilerine söyledi.
Bu arada çevre köylerden gelen ayrılıkçı Ermeniler taşkınlık ve şimarıklıklannı devam ettiriyorlardı. Türkler'i sürekli olarak ihbar ediyorlardı. Her an büyük bir savaş patlak verebilirdi. Bunu bilen İngiliz komutanlar, yerli halkın hepsini karşılarına almak istemiyorlardı. Sonra, yerli halkın tamamen cephe almasından kendileri de çok tedirgin oluyorlardı.
İşgal kuvvetler komutanı Miralay Max Andrio, şehrin ileri gelenleri ile bir toplantı yapmayı uygun buldu. Bir yazı ile Kahramanmaraş'ın ileri gelenlerine duyuru yapıldı. Bu toplantının Amerikan Koleji'nde olması isteniyordu. Bu toplantıya Kahramanmaraş Müftüsü Tekerekzade Hacı Mehmet Tevfik, Dayızade Hacı Mehmet Emin, İlyas Efendizade, Eytam Müdürü Müderris Hasan Refet, Leblebici Zade Hafız Ali, Şeyh Ali Sezai Efendi, Sarıkatip Mehmet Efendi çağrıldılar. Bu toplantıya çağrılan 7 kişi, konuyu önce müftü efendinin yanında toplanarak konuyu derinlemesine görüştüler. Sonra da Amerikan Koleji'ne giderek Amerika'lı Misyoner Mekalim'le konuştular. Bu sırada Mutasarrıf Ata Bey'de oraya geldi.
İngilizlerin Komutanı: "Türkler'in Ermenilere haksızlık ve zulüm yaptıklarını, bu hususta çok şikayetler aldıklarını, bundan sonra Ermeniler'e yapılan bu gibi hareketlerden sakınmalarını" söyledi.
Türkler adına konuşan Şeyh Ali Sezai Efendi de gerekli cevabı yaptıktan sonra karargahtan ayrıldılar. Yerli halkın akılcı davranışı, tahriklere kapılmamaları, Ingilizlerin de yerli halktan çekinmeleri doğrultusunda pek önemli bir olay olmadı.
Bu sırada İngilizler'le Fransızlar antlaşmaya vardılar. Antlaşma gereği olarak; Musul İngilizler'e verilecek, buna karşılık İngilizler'in Güneydoğu'daki işgal ettikleri topraklar da Fransızlar'a verilecekti. Bu defa İngilizler'in yerine Fransızlar'ın gelmesi, Kahramanmaraş ve Kahramanmaraşlılar için çok daha kötü idi. Çünkü Ermenilerle Fransızlar daha sıkı ilişki içinde idiler. Hemde İngiliz işgal kuvvetleri sekiz aylık işgalleri döneminde Ermenilere yüz vermemişlerdi. Ermenilerin iftiracı bir toplum olduğunu gören İngilizler, önceleri Kahramanmaraş'lı Ermenilere kucak açmışlar. Sonra da arada mesafe bırakmışlardır. Türklerle silahlı çatışmaya girildiği zaman bu durumda Müslüman erlerin Türk tarafını destekleyecekleri de muhakkaktı. Bunu sezen İngilizler, halktan silah toplanmasından ve katı tutumdan vazgeçtiler.
Nitekim, İngilizlerle Fransızların imzalamış oldukları "Suriye İtilafnamesi" gereği İngilizler, Kahramanmaraş'ı terkettiler.
İngilizlerin Kahramanmaraş'ı derhal terketmelerinin üç nedeni vardır:
1. 15 Eylül 1919'da Imzalanan "Suriye İtilafnamesi"
2. İngiliz işgal kuvvetleri içerisinde görev alan müslüman askerlerin herhangi bir çatışmada Türkler'i destekleyeceği korkusu.
3. Kahramanmaraş halkının tahriklere kapılmayışı, akıllı hareket etmeleri, ileri gelenlerin anlayışlı ve bilgili olmalarıdır.
FRANSIZ İŞGALİ
KAHRAMANMARAŞ'IN FRANSIZLAR TARAFINDAN İŞGAL EDİLMESİ
Kahramanmaraş'ın İngilizler tarafından işgalinden sonra bu defa da Fransızlar tarafından işgal edileceği haberi şehre yayıldı. Ermeniler, İngilizlerden umduklarını bulamadıklarından bütün ümitlerini Fransızlar'a bağladılar. Fransızlar'ın Adana halkına yaptığı eziyet ve işkence Kahramanmaraşlılarca nefretle kınanırken, ayrılıkçı Ermeniler arasında sevinç yaratıyordu.
Kahramanmaraşlılar, Fransızlar'ın şehre girmesini ne pahasına olursa olsun engellemek için karşı harekete geçmeyi kararlaştırdılar. Bu arada, Sivas Heyet-i Temsiliyesi, Kahramanmaraş'a yardım için, Kılıç Ali Bey emrindeki birliği Pazarcık'a gönderdi. Kahramanmaraşlılar'da Doktor Mustafa'nın önderliğinde Ulucamii önünde toplanarak miting düzenlediler. Mitingde Adana, Bahçe, Haruniye, Osmaniye ve Dörtyol'un işgal sırasında uğranılan işkence ve zulümler dile getirildi.
Ermeniler'de Fransızları karşılama hareketleri yoğun bir şekilde sürmeye başladı. Nitekim beklenen gün geldi.
29 Ekim 1919 Çarşamba günü ikindi üzeri Fransız yüzbaşısı Joly yanında bir kısım kuvvet olduğu halde Maraş'a geldi. Fransız alayı, şehrin güneyindeki Aksu Köprüsü'nün yanına karargah kurdular. 30 Ekim 1919 Perşembe günü erken saatlerde De-Fontzine komutasındaki 2000 dolayındaki Ermeni-Cezayirli ve Fransız karışımı askerler diğer Fransız alayı ile de birleşerek şehri işgal ettiler. Fransız askerleri ve Ermeniler slogan atıp, marşlar söyleyerek Amerikan Koleji'ne (şimdiki Halk Eğitim Merkezi) yerleştiler.
Kahramanmaraş'ı işgal eden kuvvetlerin sayısı Türk kaynaklarına göre; 400 Ermeni, 1000 Fransız, 500 Cezayir'li olarak verilmektedir.
Fransızların Kahramanmaraş'ı işgali sırasında Ermeni evlerinin damları Ermeni bayanlarının sevinç gösterileriyle çınlıyordu. Fransız askerleri, evlerin damındaki Ermeni kadınların alkışları arasında sevinçle ilerlediler. Yine damlardaki Ermeni erkekleri de ellerinde Fransız ve Ermeni bayrakları olduğu halde, "Kahrolsun Türkler, Yaşasın Fransızlar ve Ermeniler" diye bağırarak slogan atıyorlardı.
Ermeniler'le birlikte yürüyen Fransız işgal kuvvetleri şimdiki Halk Eğitim Merkezi olan Amerikan kolejine doğru yürüdüler. Askerlerden çoğu Ermeniler'den oluşuyordu. Ermeniler'in bu tutumları Türkler'in hissiyatına çok dokundu.
Bu arada Kahramanmaraş'ın ileri gelenlerinden Doktor Mustafa, Mehmet Ziya, Eczacı Ömer Lütfi, Katipzade Mehmet, Kocapaşazade Ömer, İslahiye'li Nazım Bey Elbistan'da Kuvay-ı Milliye'nin takviyesi ve silah temini için yola çıktılar. Geceyi Bertiz'in Başdervişli Köyü'nde geçirdiler. Birgün sonra da Elbistan'a vardılar.
Fransız kuvvetlerinin Maraş'a gelmesi üzerine İngilizler 1 Kasım 1919 günü akşam üzeri şehirden ayrılarak Gaziantep'e gittiler. Oradanda Mısır'a gitmek üzere bölgeden ayrıldılar.
Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa'ya göre, Doğu Anadoluda büyük bir Ermenistan kurulmasının imkansızlığını gören İtilaf Devletleri, Maraş, Adana, Antep ve Urfa çevresinde küçük bir Ermenistan oluşturmaya karar vermişlerdir. Bu nedenle, bölge halkının işgale ve zulme karşı hareketsiz kalması halinde bu durum Fransızlar'ın cesaretini artıracaktır. Bunu engellemek için bu bölgelerde gizli teşkilatlar kurarak, halkı işgal aleyhine teşkilatlandırılmalı ve kurulacak milli müfrezelerle Fransız müesseseleri ve kıtaları vurulmalıdır.
SÜTÇÜ İMAM OLAYI
Fransızlar'ın Maraş'ı işgalinden kısa bir süre sonra olaylar başladı. Olaylar ilk anlarda küçük grubların karşılıklı sataşma ve atışmalarla yer yer meydana geliyordu.
Bu arada asıl adı Ali olan Sütçü Imam Uzunoluk caddesinin kenarında hem süt satarak geçimini sağlıyor, hemde ücretsiz olarak imamlık yapıyordu.
31 Ekim 1919 Cuma günü sabah olur olmaz, şehirdeki Ermeniler'in taşkınlık ve şımarıklıkları görülmeye başladı. Fransızlar'dan güç alan Ermeniler, şehre dağılarak önlerine gelen Türklere hakaret ediyorlar, Türk Milletinin örf, adet, gelenek ve görenekleri ile dinine dil uzatıyorlardı. Çeşitli mahallelerde yer yer olaylar patlak vermeye başladı. Fransız askerleri de bu duruma seyirci kalıyorlardı.
Fransız ve Ermeni askerler üçer-dörder kişilik grublar halinde çarşı-pazar ve mahalleleri dolaşıyorlardı. Türklerin bazılarını dövmelerinin yanında, Türk Milletini ve Türk Hükümeti'ni aşağılayıcı sözler sarfediyorlardı. Sataşma, dövme, yaralama gibi taşkınlıklarda yetmiyormuş gibi, sarkıntılık etmeye de başladılar.
Dinine, vatanına, milletine, ailesine, namusuna bayrağına, kitabına, şeref ve haysiyetine bağlı; başkalarının boyunduruğu altında yaşamaktansa, ölümü bile tercih eden Kahramanmaraşlılar adeta kükrediler. Fransız askerleri, Türklerin cesaret, azim ve kararlılığını henüz tanımıyorlardı. Fransızlar ve Ermenilerin bu taşkın hareketleri, Türklerin azim ve iradelerini artırıyordu. Türkler için artık tahammülü mümkün olmayan bir yere gelinmişti.
Bardağı taşıran son damla, Fransız askerlerinin Uzunoluk hamamından çıkan Türk kadınlarına sarkıntılık etmeleri oldu.
Bir grub Fransız Ermeni askeri ikindi üzerinde Uzunoluk Caddesi'nden kışlaya dönüyorlardı. 0 anda Uzunoluk Hamamından yüzleri peçeli iki Türk kadını çıktı. Üç kişi olan ve sarhoş durumda olan Fransız Ermeni askerlerinden birisi, hamamdan çıkan Türk kadınlarına saldırdı ve peçesini yırttı. "Artık burası Türklerin değildir, Fransız memleketinde peçe ile gezilmez" diyerek kadıncağıza sarılıp ilişmek istedi. Peçesi yırtılan ve zor durumda kalan kadıncağız bayılıp yere düştü. Diğer kadında imdat istercesine bağırdı. Olayı Kel Hacı'nın kahvesinden gören Türkler dışarı çıkarak, askerlerin üzerine yürüdüler. Türkler, Ermeniler'e ihtarda bulunarak yollarına gitmelerini söylediler. Ermeniler kötü sözler sarfederek silah kullandılar. Bu arada Çakmakçı Sait orada kurşunla yaralandı ve şehit oldu. Gaffar Osman'da yaralandı. Bu sırada Ali Sütçü Imam, Karadağ tabancasını alarak dükkanından hızla olayın ol duğu yere geldi. Silahını Ermeni askerlerinin üzerine boşalttı. İlk kurşunu atan Kahraman Sütçü Imam'ın silahı ile yaralanan Ermeni askeri arkadaşlarının yardımı ile kışlaya götürüldü. Yaralı asker bir gün sonra öldü. 1 Kasım 1919 tarihinde ölen Ermeni için büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Sütçü İmam ise Nalbant Bekir'den aldığı bir atla Bertiz'in Ağabeyli köyünde bulunan Beyazıt oğlu Muharrem Bey'in yanına gitti
Sütçü İmam Ermeni ve Fransızlar tarafından sürekli arandı. Bulunması için de Kahramanmaraş Hükümeti çok sıkıştırıldı. Bütün çabalarına rağmen Sütçü İmam bulunamadı.
Sütçü İmam'ın bu unutulmaz kahramanlığından dolayı halk adeta birbirine kenetlenerek kardeş oldu. Birlik ve beraberliğin engüzel örneği bundan sonra da yaşandı. Sütçü İmam olayı, Kahramanmaraş harbinde de yeni bir ışık, yeni bir zafer yolunu açmış oldu.
Fransız askerlerinin ölmesi, Fransızlarla Ermeniler arasındaki sıkı ilişkiyi daha da artırdı. Fransız asayişinin bozulmasına Türk düşmanı Ellik Ermenileri sebeb oldu. Çünkü Fransızlar; Türkler'in bukadar vatan ve namusuna sadakatla bağlı olduklarını bilmiyorlardı.
OLAYLARIN GELİŞMESİ
Sütçü İmam hadisesinden sonra gözleri dönmüş Ermeniler, çılgınlıklarını artırmaya başladılar. Ermeniler sağa sola ateş ederek Zülfikar Çavuş oğlu Hüseyin'i şehit ettiler. Bu arada Türkleri öldürüp kadınlarını alacaklarını, camilerine çan takacaklarını söylemeye başladılar.
Gaziantep yolu üzerindeki Zeytinlikte Tiyeklioğlu Kadir isimli genci boğazlayarak burnunu ve kulaklarını kestiler. Tiyeklioğlu Kadir, Sütçü İmam'ın dayısının oğlu olduğundan, özellikle işkence sonucu öldürdüler. (1 Kasım 1919)
Ermenilerin yaptıkları cinayetler artarak devam etti. Şekerli mahallesinden Nasıroğlu Mehmet, arkadan kamalanarak Ermeniler tarafından haince şehit edildi. 14 Kasım 1919 günü yine, Çiçekli Mahallesindeki evinden komşusuna gitmekte olan Aşık Mustafa oğlu Ökkeşi şehit ettiler.
Bu arada Kuyucak Kümbet, Çiçekli ve Haydarlı mahallelerinde toplanan Ermeniler, silahlanarak Türk askeri kıyafetlerinde olmak üzere Türkleri tek tek yakalayıp işkence etmeye başladılar. Maraşlıların gitgide sabrı taşıyordu.
8 Kasım 1919'da Adana'dan Kahramanmaraş'a bir tabur Tunuslu asker daha getirildi. Tunuslu askerler de şehre dağılmadan doğruca Fransız birliklerinin kışlalarına geldiler.
Bu sırada haberleşme telgrafla yapılıyordu. Telgraf makinalarından Türkler de gizlice yararlanıyorlardı. Türkler tarafından Cancık Mağarası'na yerleştirilen Telgraf makinası sayesinde Sarıgüzel, Maksutlu, Bertiz, Sarıçukur ve Kavlaklı köyleri ve Pazarcıktaki Kılıç Ali Beyle haberleşme sağlanıyordu.
Konu Hale tarafından 04 Temmuz 2015 Cumartesi - 13:41 tarih ve saatinde düzenlenmiştir
Resim Linkleri Düzenlenmiştir.